"Hukukun ve çağdaş demokrasi kültürünün yerleşmesi ancak cinsiyet eşitliğine dayanan bir toplumsal yapıyla mümkün olacaktır" Toplumsal gelişmenin lokomotifi olan Kadınlar; barışın, kardeşliğin, güvencesi, sosyal ve siyasal yaşamın bir parçasıdır. Bu anlayışla, Türkiye cumhuriyeti, kuruluşunun ilk yıllarında, kadın-erkek eşitliği uygulamalarına öncülük ederek ülkenin aydınlık geleceğinin kurulmasında kadınların söz sahibi olmaları sağlanmıştır. Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk; “Dünyada hiçbir milletin kadını ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte kadınlar kadar emek verdim diyemez..” sözleriyle Türk kadınının Kurtuluş savaşının kazanılmasında, Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında ve uygarlık yolundaki haklı emeğini ifade etmiştir. Ancak AKP iktidarları döneminde kadınlar açısından hiç bir olumlu gelişme olmamıştır. Kadınlar çalışma hayatından uzaklaştırılmakta, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet artmakta, kız çocuklarının okullaşma oranı azalmaktadır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi yoksulluk en çok kadınları olumsuz etkilemektedir. Son zamanlarda yaşananlar, demokrasiyi, barışı, sosyal adaleti ve hukuk devletini yaşatmak için; kadınıyla, erkeğiyle bütün yurttaşlarımızın eşitlik içerisinde, ülkenin her sorununda, her güzel gününde dayanışma içinde olmamız gerektiğini ortaya koymuştur. Kadının toplumsal statüsünün güçlendirilmesi temel önceliğimiz olmalıdır. Çünkü hukukun ve çağdaş demokrasi kültürünün yerleşmesi ancak cinsiyet eşitliğine dayanan bir toplumsal yapıyla mümkün olacaktır. Kadınların elde ettiği Cumhuriyet kazanımlarının tehlikeye atıldığı, sorumsuz bu süreç karşısında onurlu duruşunu koruyan tüm kadınlarımızın “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü” kutluyor sevgi ve saygılar sunuyorum.